Amerikan demokrasisi, sarsıntılı bir dönemden geçiyor. Kurumların itibarı zedeleniyor, anayasal değerler tartışma konusu oluyor. Başkan Trump’ın ikinci dönemi, alışılmadık bir yaklaşımla başladı. Bir devlet adamı gibi değil, daha çok bir iş insanı gibi hareket ediyor, kararlarını alırken hasım ve dost ayrımına gidiyor. Bu durumun yankıları sadece Amerika’da değil, tüm dünyada hissediliyor.
HARVARD ÜNİVERSİTESİ İLE ANLAŞMAZLIK
Trump’ın Harvard Üniversitesi ile yaşadığı gerilim, dikkat çekici bir örnek. Bilim, özgür düşünce ve akademik bağımsızlık gibi kavramların Trump için artık bir önemi kalmamış gibi görünüyor. Federal fonları kesme tehdidiyle Harvard’ı hedef alması, sadece bir üniversiteye değil, aynı zamanda Amerikan entelektüel yapısının temeline saldırı olarak yorumlanıyor. Bu tutum, kendi yönetiminin geleceğini tehlikeye atması anlamına geliyor.
“LİBERATİON DAY” TARTIŞMASI
“Liberation Day” (Kurtuluş Günü) ifadesi, Trump’ın politikalarında sıkça duyuluyor. Ancak bu kurtuluş kimden ve neden? Trump, ithalata karşı başlattığı ekonomik savaşa bu ismi veriyor. Bu durum, George Orwell’ın distopik dünyasını hatırlatıyor: “Savaş barıştır.” Ancak ortada barış değil, sadece gümrük duvarlarının yükseldiği, dünya pazarlarının daraldığı ve Amerikalı tüketicilerin daha fazla zorlandığı bir durum var. Çelik, alüminyum, otomotiv ve tarım ürünlerinde uygulanan yüksek gümrük vergileri, ekonomik dengeleri sarsıyor.
GÖÇMEN POLİTİKALARI VE İNSAN HAKLARI
Trump’ın göçmen politikaları, tartışma yaratmaya devam ediyor. Venezuelalı göçmenlere yönelik sınır dışı planları Yüksek Mahkeme tarafından engellense de, sorun sadece hukuki değil. Trump’ın politikaları, “bize benzeyenler” ve “bize benzemeyenler” ayrımına dayanıyor. Oysa Amerika’nın gücü, farklılıkları bir arada yaşatabilme yeteneğinden geliyordu. Şimdi bu yetenek, her gün yeni bir kararnameyle sınanıyor. Göçmenler, sadece rakamlardan ibaret değil, aynı zamanda insan hayatları ve umutları anlamına geliyor.
HALKIN SESİ VE 19 NİSAN PROTESTOLARI
19 Nisan’da sokağa çıkan binlerce insan, Trump’ın politikalarına karşı tepkilerini dile getirdi. Sosyal güvenlik kesintileri, ticaret savaşları, göçmen politikaları ve temsil edilmeme duygusu, halkın öfkesini tetikledi. Bu, Trump’ın göz ardı ettiği bir gerçek. Halk bazen sessiz kalır, bazen bekler, ama asla unutmaz. Protestolar, sadece belirli politikaları değil, aynı zamanda halkın genel memnuniyetsizliğini de yansıtıyor.
DEVLETİN AMACI VE TARİHSEL DURUM
Trump, kendisini tarih kitaplarında Reagan veya Lincoln gibi görmek istiyor olabilir. Ancak izlediği yol, onu ya bir dipnot yapacak ya da yıkıcı bir fırtınanın adı olarak anılmasını sağlayacak. Çünkü devlet, bir ticarethane gibi yönetilemez. Akademi, düşman olarak görülmemeli. Göçmenler, sadece bir yük değil, medeniyetin bir parçası olarak kabul edilmeli. Başkan olmak, sadece seçilmekle başlamaz, aynı zamanda ülkenin yükünü omuzlamakla anlam kazanır. Şu anda Amerika, omuzda taşınmıyor, adeta bir sırt çantası gibi sağa sola savruluyor. Bu gidişle bir “Liberation Day” daha yaşanabilir, ancak bu sefer Amerikan halkının kurtuluşu için. Trump’ın başkanlık dönemi, Amerika’nın geleceği için kritik bir dönemeç olabilir.